Kimisinin köy yerindeki işsizlikten, kimisinin daha iyi eğitim alabilmek için, kimisinin anne babasının görevleri sebebiyle, kimisinin de türlü türlü sebeplerle ayrı kaldığı şehirdir Erzurum, Anadolu’da yakılan bağımsızlık ateşinin sembolü, doğunun kilit taşıdır Erzurum…
Erzurum’un Şenkaya ilçesinde doğup 2,5 yaşına kadar Şenkaya’nın tozunda toprağında oynadıktan sonra babacığımın kamu görevi sebebiyle Ankara’ya göç etmek zorunda kalan bir memleket aşığı olarak 21-24 Kasım tarihlerinde Ankara’da düzenlenen Erzurum Günleri etkinliğini köşeme taşıyarak sizlere merhaba demek istedim.
ESAV vakfının öncülüğünde düzenlenen ve 4 gün süren “Erzurum Günleri” etkinliğinde Erzurum’dan gelen esnafımız, sanatçılarımız, siyasetçilerimiz bize Erzurum’u getirmiş, bizde fırsattan istifade ciğerlerimizi Erzurum ile doldurduk. Cağ kebabımızı, kadayıf dolmamızı yedik, tereyağımızı, göğermiş peynirimizi, balımızı, pestilimizi ve tabii Erzurumspor formamızı alarak bizim için kilometrelerce yol gelen dadaşlarımıza elimizden geldiği kadar destek olduk. Halayımızı çektik, türkülerimizi dinledik, sohbetimizi ettik, aynı şehirde olup ‘ta uzun zamandır görmediğimiz eş dost akrabamızla bu vesile ile hasret giderdik, gurbetteki Erzurumlular olarak Erzurum’u “göresmiştik”, ey oldi.
Etkinliğin bitimiyle beraber üzerimize çöken hüznü tahmin ediyor olmalısınız. Erzurum’dan uzakta olunca, insan memleketine hasret kalınca bu tür etkinliklerin kıymeti daha fazla oluyor.
Erzurum’u, o kadim şehri, birbirinden değerli dostlarımızla, yıllardır görmediğimiz akrabalarımızla geçirdiğimiz o anlar, bir yudum su gibi tazeledi içimizi. O gün, Erzurum’dan bir parça daha bizde kaldı ve bu değerli anıları yüreğimizde taşıyarak, memleketimize olan özlemimizi daha da derinleştirdik. Erzurum, seninle gururlandık, seninle mutlu olduk, ama bir o kadar da seni çok özledik…
Yazımı Sümmani Babanın şu dörtlüğü ile bitirmek istiyorum.
Çoktan beri teki vatan olmuşam,
Diyar-i gurbette candan usandım,
El kahrı çekmekten ömrüm tükendi,
Ay yıl hafta değil günden usandım.