4 Ocak 1915 tarihinde sonlanan Sarıkamış Harekâtından sonra karşı taarruza geçen Ruslar, elim felaket nedeniyle azalan asker sayımızı da fırsat bilerek tekrar asıl hedefi olan Erzurum’u ve ardından Trabzon’u almak için ilerlemeye başlamıştır. Harekât sırasında 23 Aralık 1914’te ele geçirilen Oltu ilçemiz 13 Ocak 1915’te tekrar Rusların eline geçti. Bir süre sessizliğe bürünen Kafkasya Cehpesi, Çanakkale Savaşının sona ermesiyle birlikte boşa çıkan askerlerin 3. Ordu emrine verilmesiyle Rus Kafkas Ordusu Komutanı Yudeniç’i tedirgin etmiş ve ordusunu taarruz hazırlıklarına başlatmıştır.
Velhasıl Ruslar Kasım 1915 tarihinde Erzurum’a doğru ilerlemeye başladı. 17 Ocak’ta Köprüköy Muharebesi ile Köprüköy ilçesindeki Osmanlı Kuvvetleri geri iterek 3. Ordunun karargâhı olan Hasankale’ye (Pasinler) yaklaştı ve 11-12 Şubat 1915 tarihlerinde Deveboynu Sırtında yoğun çatışmalar yaşandı. Rus kolları, Osmanlıların geçilmez olarak gördüğü Kargapazar sırtı üzerinden yaklaştı. 10. Kolordu hattın bu bölümünü koruyordu ve kolordu komutanı tümenlerini birbirlerini destekleyemeyecekleri şekilde konumlandırmıştı. Mahmut Kâmil Paşa’nın Deveboynu Sırtı bölgesinde beş tümeni vardı ancak sırtın kuzeyindeki olaylara tepki vermekte yavaş kaldı. Ruslar 12 Şubat’ta Çobandede Tabyası işgal ederek Karagöbek kalesini aldı, ardından 15 Şubat’ta Palandöken tabyasını işgal ederek Erzurum’u çevreleyen kaleleri boşalttı ve nihayetinde 16 Şubat 1916 tarihinde Rus Ordusu Erzurum’a girdi.
1915’in sonlarından itibaren Rus birliklerinin Erzurum’a ilerlemesiyle birlikte, Rus ve Ermeni zulmüne maruz kalmamak için doğu ilçelerden başlamak suretiyle göç dalgası başladı. Göç dalgasının yanı sıra Devlet Daireleri de önem sırasına göre Erzincan’a ve Sivas’a taşınmaya başlandı.
İki yıl boyunca Rus işgali altında kalan Erzurum ve Erzurum halkı, özelikle Ruslarla birlikte hareket eden Ermenilerin zulümlerine maruz kaldı. Rusya’da eğitilen Ermeniler, Erzurum Merkezin yanı sıra özellikle Hasankale, Tortum, Narman, Oltu, Şenkaya gibi doğu ilçelerde toplu katliamlar yaparak, insanları canlı canlı yakarak, ekmeğini yediği komşusunu sırf Müslüman ve Türk olduğu için balta ile başını keserek, zulmederek Türkleri bölgede azınlık duruma düşürmeyi hedeflemiştir.
Yaşadıkları yerlerden uzakta olan ve uzun süren muharebelerden yorulan Rus askerleri arasında ise bu dönemde savaşa karşı tepkiler oluşmaya başladı. Bunun yanı sıra ordu içerisinde iaşe, ikmal ve ulaşım sıkıntıları ile salgın hastalıklarda artış görülüyordu. Tam da bu dönemde Çarlık Rusya’da gerek 27 Şubat 1917’ de gerekse Bolşevikler tarafından yapılan 25 Ekim 1917 Devrimleri Rus Kafkas Ordusu nezdinde hızlı bir şekilde karşılık buldu. Nitekim Rus birlikleri arasında Bolşeviklerin tarafına geçen asker sayılarında çok fazla artış görülmekle birlikte Çar yanlısı olan general ve subaylar tutuklanıyor, yapılan devrimci ve propaganda faaliyetleri sonucunda askerler ön cepheye gitmek istemiyorlardı.
Bolşevikler iktidara geldikten sonra Rusya’nın bütün cephelerdeki savaşı durduruldu. Bolşevikler, Çarlık ordularının girdiği Anadolu’daki bölgelere I. Dünya Savaşı’nın “emperyalist bir savaş” olduğunu belirterek asıl amacının Osmanlı topraklarının paylaşılması olduğunu Sykes-Picot Antlaşması’nı göstererek (deşifre ederek) açıkladı. (Sykes-Picot Antlaşması 16 Mayıs 1916 tarihinde Britanya İmparatorluğu ve Fransa arasında yapılan, daha sonra Rusya’nın da katıldığı Osmanlı Devleti’nin Orta Doğu’daki topraklarının paylaşılmasını öngören gizli antlaşmadır.)
Ruslar mütareke ile işgal ettikleri toprakları boşaltmaya başlamışlardı. Bu geri çekilme esnasında ellerindeki silahları Ermeni askerlerine’ teslim ederek onları da yerlerine varis olarak bırakıyorlardı. Her ne kadar Erzincan Mütarekesi Kafkas Cephesinde Osmanlı-Rus harbine son vermiş olsa da mütareke sonrası gelişen olaylar Türk-Ermeni mücadelesinin başlamasına sebep olmuştur.
Ermenilerin Türk nüfusa karşı olan insanlık dışı eylemleri Erzurum’dan Erzincan’a kadar genişlemekteydi. Bu durumun önüne geçmek için Suşehri’ndeki 3. Ordu Komutanı Vehip Paşa, 12 Şubat’ta Kafkas Cephesi Genel Komutanı General Prejevalski ve Kafkas Ordu Komutanı General Odişelidze’ye Ermeniler tarafından işlenen tüyler ürpertici kıyımlardan Müslüman halkı korumak amacıyla ileri harekâta geçmenin kendisi için bir zaruret halini aldığını bildirmiş ve Ermeni çetelerinin zulmünü durdurmak üzere 12 Şubat 1918’de ileri harekât başlamıştır.
İleri harekat’a başlayan 3. Ordu 13 Şubat 1918 tarihinde Erzincan’ı kurtarmış ancak gördükleri manzara karşısında şok olmuştur. 9. Kafkas Kolordusu Kumandanı Kâzım Karabekir’in kaleminden şu ifadelerle kayda geçmiştir: “İşin feci tarafı; Ermenilerin halka tatbik ettikleri ‘katliâm’dan hasıl olan vaziyetti. 20.000 Türk’ü bağrında taşıyan Erzincan kasabasında bir avuç insan kalmıştı. Eğer askerî dairenin içinde ve yanı başındaki müşirlik konağında yakılmak üzere hapsedilen insanları kurtarmak nasip olmasaydı belki de kasabada tek bir kimse göremeyecektik. Bütün kuyular şehit edilmiş insan cesetleri ile dolu idi. Bir hayli yerlerde de binalar içinde yakılmışlardı. Sadece Erzincan’da değil Erzurum, ilçeleri ve en ücra köylerde bile bu katliamlar baş gösteriyordu.
Osmanlı Kuvvetleri 20 Şubat’ta Bayburt’u kurtarmış kaçan Ermeniler ise Madenhanları üzerinden Erzurum’a çekilmiş çekilirken Bayburt’ta 200, Mamahatun’da 300 kadar Müslüman Türk ahaliyi katletmiştir. 25 Şubat’ta Aşkale kurtarılmış ancak Erzurum yönüne kaçan Ermeniler katliamlarına devam etmiştir. En büyük katliam Cinis köyünde yapıldı. Cinis köyündeki 600 nüfusun 13’ü hariç; geri kalanı yakılmış, süngülenmiş ve hamile kadınların da karınları yarılıp çıkarılan çocuklar kucaklarına verilmek suretiyle katledilmişlerdir.
Resmi belgelere göre 9.563 yerli Türk ahali (bunun 3.000’i 11 Mart 1918 gecesi binalara doldurulup yakılmak suretiyle), Taşnak Ermeni Çeteleri tarafından insanlık dışı (vahşiyane, baltalarla öldürülmüş, bilekleri kırılmış, gözleri oyulmuş) şekilde şehit edilmiştir.
13 Mart Pasinler, 14 Mart Hınıs, 15 Mart Tekman, 16 Mart Horasan, 18 Mart Narman ve Karayazı, 21 Mart Tortum, 25 Mart İspir ve Oltu, 28 Mart Olur ve son olarak 7 Nisan’da Memleketim Şenkaya Ermeni mezaliminden kurtarılmıştır.
Gönül insanımız Alvarlı Efe Hazretlerinin de dediği gibi;
Erzurum kilidi Mülk-i İslâm’ın
Mevlâ’ya emânet olsun Erzurum
Erzurum derbendi ehl-i imânın
Mevlâ’ya emânet olsun Erzurum
Mevla’ya emanet olasız…